HELİCOBACTER PYLORİ TEDAVİSİNDE PPİ KULLANIMI

Helicobacter pylori (H. pylori) enfeksiyonu dünyanın en yaygın kronik enfeksiyonlarındandır. H. pylori, kronik aktif gastrit, peptik ülser, MALToma (mucosa-associated -lymphoid- tissue) ve mide kanseri için önemli bir risk faktörüdür. H. pylori tedavisinde başarıyı yakalayabilmek için en az iki farklı antibiyotik, proton pompa inhibitörü (PPİ) ve bizmut içeren tedavi rejimleri uygulanmaktadır.

H. pylori enfeksiyonu enfeksiyöz bir hastalık olarak ele alınarak tedavi edilmelidir. Antibiyotikler yalnız başına kullanıldıkları zaman yeterli eradikasyon sağlanamamaktadır; hatta klaritromisin, amoksisilin ve metronidazolün üçlü kombinasyonunun kullanıldığı zaman bile yaklaşık %60’lık bir eradikasyon sağlanabildiği görülmektedir. Bazı antibiyotiklerin düşük pH’larda etkinliklerinin azaldığı görülünce mide asit sekresyonunu inhibe eden ilaçların tedavide yer alması gündeme gelmiş ve proton pompa inhibitörlerinin (PPİ’ların) hem antibiyotiklerin etkinliğini artırdığı hem de in vitro olarak H. pylori’yi inhibe ettiği ortaya konmuştur.

Helicobacter Pylori Tedavisinde PPİ Etkinliği

  • Omeprazol H. pylori üzerinde in vitro inhibitör etki göstermektedir; bakterinin yaşam süresini azaltır. İn vivo olarak omeprazol H. pylori üzerine supresyon etkisi yapar. Yalnız başına omeprazol verildiğinde tedaviden sonra olguların %50’sinde H. pylori saptanmadığı görülmüş; tedavi kesildikten sonra olgular takip edildiğinde 4 hafta sonra H. pylori saptanamayan olguların %5’inde eradikasyon doğrulanırken diğerlerinde H. pylori saptandığı görülmüştür. Geçici olarak H. pylori’nin saptanamadığı bu duruma suppression denmektedir; burada ya H. pylori mikroorganizması azalmış, yani tanı koydurabilecek miktarın altına düşmüştür ya da H. pylori’nin vitalitesi inhibe olmuş, kokoid (coccoid) forma geçmiş olabilir (H. pylori’nin morfolojisi spiralden kokoid forma değişir, yaşayabilir ancak kültürlenemez durumdadır; bakteri olumsuz ortama adapte olarak hayatta kalmaktadır. Canlı kokoid formları mide dokularında uzun süre latent olarak kalabilir ve virülans faktörlerini muhafaza edebilir; bu formlar da tedavi başarısızlıklarına ve H. pylori’nin tekrarlamasına yol açabilir.)
  • Başta amoksisilin olmak üzere antibiyotiklerin aktivitesi ve stabilitesi yüksek pH’larda daha yüksektir. Örneğin ortamın pH’sı 7,2’den 5,5’e düşürülünce H. pylori’ye karşı klaritromisin aktivitesinin 16 kat azaldığı görülmüştür. Asit sekresyonunu inhibe eden ilaçlardan örneğin omeprazol klaritromisinin kan ve gastrik mukoza konsantrasyonunu artırmaktadır. Omeprazol amoksisilinin de mide suyundaki konsantrasyonunu artırır. İn vitro çalışmalarda amoksisilinin antibakteriyel etkinliğinin gastrik pH 5,5-7,5 arasında olduğunda 8 kat arttığı gösterilmiştir; pH 6’nın üzerinde tutulabilir ve süre uzatılırsa amoksisilinin etkinliğinin optimum olacağı belirtilmektedir.
  • PPİ’lar mide pH’ını yükselterek asit-labil antibiyotikleri stabil hale getirirler ve antibiyotiklerin gastrik luminal konsantrasyonunu da artırırlar.
  • Yüksek asidite sorunu ve H+/K+ ATP az’da genetik defekt, PPİ ile inhibisyon sağlanamaması üçlü ilaç tedavisinde tedavi başarısızlığının ppi kullanılmamasına bağlı olan nedenleridir.
  • CYP2C19 polimorfizmi H. pylori eradikasyonunda başarıyı belirleyen en önemli faktörlerdendir. Çünkü PPİ’ların etkinliğini bu enzim sistemi belirler. Bazı insanlar PPİ’ları hızlı metabolize ederken bazıları orta derecede ve bazıları da çok az metabolize ederler. Hızlı metabolize edenlerde PPİ plazma değerleri düşük oluşur; bu da yeterince asit sekresyon inhibisyonunun sağlanamamasına neden olur. Orta derecede metabolize edenlerde orta derecede bir asit inhibisyonu sağlanırken çok az veya yavaş metabolize edenlerde ise plazma PPİ değeri yüksektir; bunlarda güçlü asit inhibisyonu sağlanır böylece güçlü H. pylori eradikasyonu sağlanır. Esomeprazol ve rabeprazol, CYP2C19’dan fazla etkilenmediğinden veya daha az etkilendiklerinden asit inhibisyonunu daha başarılı ve risksiz olarak yapabilmektedirler.

Peptik ülser, kanama, perforasyon, mide kanseri hikayesi ve aile öyküsü olanlara mutlaka H. pylori eradikasyon tedavisi uygulanmalıdır. Fonksiyonel dispepsi, uzun süreli NSAİİ kullanımı, gastroözofageal reflü hastalığı (GÖRH), açıklanamayan demir eksikliği anemisi olanlar ve mide kanseri için riskli grupta olanlara da H. pylori eradikasyon tedavisi uygulanması önerilmektedir.

“PROTON POMPA İNHİBİTÖRLERİNİN UZUN DÖNEMDE GÖRÜLEN YAN ETKİLERİ” YAZISI İÇİN TIKLAYINIZ.

“GEBELİKTE PPİ KULLANIMI NASIL OLMALIDIR?” YAZISI İÇİN TIKLAYINIZ.

Kaynak:

  1. Özden A. Proton Pompa İnhibitörlerinin Helicobacter pylori Enfeksiyonu Tedavisindeki Etkinlikleri. Güncel Gastroenteroloji 18(1) 2014, 59-66.
  2. Sarem M. ve Corti R. Role of Helicobacter pylori coccoid forms in infection and recrudescence. Gastroenterol Hepatol 39(1) 2016, 28-35.
  3. Ekin N., Ebik B. ve Bacaksız F. Helikobakter Pylori Birinci Basamak Tedavisi Alan Hastalarda Üç Farklı Tedavi Rejiminin Etkinliğinin Değerlendirilmesi. Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 18(1) 2021, 100-103.

0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

E-BÜLTEN

Yeni yüklenen slaytlardan ve güncel yazılardan haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresiniz ile e-bültene kaydolabilirsiniz.