HİPOKONDRİYAZİS (HASTALIK HASTALIĞI)

Hipokondriyazis çok eski çağlardan beri halk arasında “Hastalık hastalığı” olarak da bilinen, kişinin belirli bir tıbbi nedeni bulunmadığı halde vücut belirtilerini yanlış yorumlamasına bağlı olarak, ciddi bir hastalığı olacağı korkusunu ya da ciddi bir hastalığı olduğu düşüncesini taşıyıp durması; yeterli tıbbi değerlendirme yapılmasına ve güvence verilmesine rağmen bu düşüncelerin sürüp gitmesi ve zihnindeki bu hastalık düşüncesine çare bulmaya çalışması ile karakterize bir bozukluktur.

Hipokondriyazis kelimesinin kökeni anatomik olarak vital organları içeren hipokondriumdan gelmekte olup bu durum geçmişte ölümcül hastalıkların daha çok hipokondriuma ilişkin durumlardan kaynaklanmasından ve belirtilerin hipokondriumda olmasından dolayı ilişkilendirilmiştir.

Hipokondriyazisli hastalar, kendi bilinçaltlarına göre bir hayat çevrelemişlerdir ve ailedeki herkesin her şeyi bu çerçeve içerisinde görmelerini isterler. Hastalıklarına dört elle sarılmışlardır ve hekimin yaptığı tüm tetkikleri, tüm uyarıları hiçe sayıp genelde bu durumdan kurtulmak istemezler. Hekimlerin kendilerinde teşhis edemedikleri bir hastalığın veya hiç geçmeyecek öldürücü bir hastalığın varlığına inanmış olup devamlı bir hastalık korkusu içerisinde yaşarlar ve hem kendileri hem de aileleri için yaşamı zorlaştırırlar.

Hipokondriyazis eski bir tanı olup psikiyatride genel kabul gören tanı sistemi olarak kullanılan ‘‘Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı (DSM)’’de DSM I’de Psikotik depresyon içinde hipokondriak aşırı uğraşlar, DSM II’de Hipokondriak nevroz, DSM III ve Hastalıkların Uluslararası Sınıflandırılması (ICD) 9 Hipokondriazis, DSM IV ve ICD 10’da Hipokondriazis iken DSM 5’de tanı kaldırılmış, ‘‘Hastalık Kaygısı Bozukluğu ve Bedensel Belirti Bozukluğu’’ içinde yer bulmuştur; 5. sürümünde ise kaldırılarak kapsadığı klinik durum yeni bir tanı olarak kitaba eklenen ‘‘Hastalık Kaygısı Bozukluğu’’ ve kısmen eski belirtilerin bir kısmını içeren ‘‘Bedensel Belirti Bozukluğu’’ içerisinde tanımlanmıştır.

Hipokondriyazis, somatoform bozukluklar arasında pek çok bilinmeyeni olan ve az çalışılan bir bozukluk olup hipokondriyazisin az görülen alt tipleri ile ilgili çok az bilgi mevcuttur. Hastalar genelde beyin ve kalp gibi hayati organlara ait hastalıkları olduğunu dile getirirler.

Hastalığın ortaya çıkışından önce belirgin bir psikolojik stres yaşanması önemli bir özelliktir. Ekonomik sorunlar, ağır çalışma koşulları, aile içi çatışmalar gibi yoğun duygu durumları bir süre sonra fiziksel yakınmalara dönüşür. Olguların psikiyatri servisine başvurma nedenleri arasında genelde ikincil psikiyatrik belirtiler mevcuttur.

Hipokondriyazisin görülme sıklığı kadın ve erkekler arasında büyük bir fark göstermez; en sık 20-30’lu yaşlarda ortaya çıkmakla beraber her yaşta görülebilen bir durumdur. Olguların çoğunlukla psikiyatri-dışı hekimlere başvurması nedeniyle hastalığın gerçek yaygınlığının sanıldığından daha fazla olduğu düşünülmektedir.

Hipokondriyazisin Etiyolojisinde Öne Sürülen Teoriler

  • Bu kişilerin fiziksel hastalık eşiklerinin ve toleranslarının düşük olduğu, sosyal öğrenme modeli ile hasta rolünü benimsedikleri, belirtilerin düşük özgüven ve suçluluk duygularının bir sembolü olduğu belirtilmiştir.
  • Psikodinamik açıdan kişinin başkalarına karşı hissettiği öfkeyi ve düşmanca düşüncelerini içselleştirmesiyle bu duyguların bedensel yakınmalara dönüştürmesi olarak açıklanmıştır. Kişide varolan çevreye yönelik saldırgan ve öfke yüklü dürtüler bastırma ve yer değiştirme savunma mekanizmaları ile bedensel belirti haline dönüştürülür.
  • Somatoform belirtilerin oluşumunda ve sürdürülmesinde biyolojik etkenlerin rolü konusunda; otonomik fizyolojik uyarılmışlık, immün ve endokrin sistem, nörotransmitterler ve aminoasitler, genetik ve ilişkili beyin bölgelerindeki yapısal ve işlevsel değişiklikler üzerinde durulmuştur. Hipokondriyazisli olgularda orbitofrontal korteks ve hipofiz hacimlerinde azalma ve talamus hacminde artış olduğunu belirten çalışmalar bulunmaktadır.
  • Hipokondriyazisin depresyon ile olan bağlantısı bilinmektedir. Mazoşisttik eğilimler, suçluluk ve karamsarlıkla ilişkilidir. İçe yönelmiş agresyon, bu suçluluk duygularına ve karamsarlığa bağlanabilir. Birilerine karşı hissettiği öfkeyi ifade edemeyen veya bu konuda cesareti olmayan bir kişi duygularını iç dünyasında bastırır. Hissedilen bu öfkenin başlıca sebebi geçmişte yaşanan kayıplar, bir yakınının hastalanması, bir tanıdığının kendisini reddetmesi ve çeşitli sebeplerle yaşanan ayrılıklar olabilmektedir.
  • Bir diğer yaklaşım ise hipokondriyazisin bir tür obsesif kompulsif bozukluk (OKB) olduğu ve OKB içerisinde değerlendirilmesi gerektiğidir. Hasta olduğuna dair güçlü inanış obsesyon, tekrarlayan sağlık arama davranışı ise kompulsiyon kısmını içerir.

Klinik

Tanı

Tanı ayrıntılı anamnez ve klinik muayene ile konur. Spesifik bir tanı materyali olmamakla beraber çeşitli ölçekler geliştirilmiştir. Bununla birlikte daha çok ayırıcı tanı teknikleri kullanılarak tanıya gidilir. Tanı ölçütlerine göre değerlendirilir (DSM).

Psikolojik testlerde ağırlıklı olarak eşlik eden tanılar konabilir. Görüntüleme ve laboratuvar incelemelerinde ise başka bir hastalığa ait bulgunun bulunmaması ile tanı konur. Beraberinde irritabl kolon gibi basit fiziksel hastalıklar olabilir. Eşlik eden psikiyatrik hastalıklar içerisinde depresyon, anksiyete bozuklukları, OKB, panik bozukluğu ve yaygın anksiyete bozukluğu en sık görülenlerdendir.

Tedavi

  • Hipokondriyaziste tam düzelme olabileceği gibi genelde epizodik ve kronik seyirlidir.
  • İyileşme olguların %30-50’sinde gözlenmektedir.
  • Tedavisi zordur. Bunun en önemli nedeni hastaların psikoterapiye olan uyumlarının düşük olmasıdır.
  • Genellikle psikososyal stresörler ile alevlenme arasında ilişki bulunmaktadır. Sosyoekonomik düzeyin iyi olması, hastalığın ani başlangıç göstermesi, kişide hastalığın seyrinde ya da başlangıcında ikincil kazançların olmaması, kişilik bozukluğu eş tanısının olmaması, beraberinde tedaviye yanıt veren bir depresyon ya da anksiyete bozukluğunun varlığı, tıbbi bir hastalığın eşlik etmemesi olumlu prognostik özellikler olarak tanımlanmaktadır.
  • Amaç, hastayı tedavide tutacak bir yol izlemektir. Tedaviye ve tedavi ekibine yönelik güveni oluşturmak oldukça önemlidir. Bilgilendirici, zararsız beden duyuları hakkında konuşma, egzersiz programları, beden belirtilerini normal fizyolojiye bağlama ve grup terapileri fayda sağlamaktadır. Bedensel belirtileri görmemenin yanlışlığı kadar bedensel belirtileri aşırı önemseme de bir o kadar yanlış bir tutumdur. Aşırı tıbbi tetkik isteme, belirtileri pekiştirme riski taşıdığı için dikkatli olunmalıdır.
  • Öncelik hastanın faydası için bir hedef belirlemek ve bunu hastanın anlayacağı şekilde açıklamaktır. Açık ve basit bir dil kullanmak, konuyla ilgili bilgi ve açıklamalarda bulunmak, hastanın bağımsızlığını desteklemek, hastanın dikkatini fiziksel belirtilerde altta yatan psikolojik ve sosyal sorunlara çekmek ve hastanın yararına odaklanmak, etkili ve güven verici bir ilişki kurmak ve yeterli açıklama ile gereken muayene ve testleri yapmak güven verici ilişki açısından önem arz etmektedir.
  • İlaç tedavisinin yeri sınırlıdır. Sağlık kaygısı yüksek ise ve beraberinde eş tanı varsa tedavisinde seçici serotonin geri alım inhibitörleri ve serotonin-noradrenalin geri alım inhibitörleri kullanılabilir. Eş tanı alan hastalıklarda tedavi güçlüğü olabilir, Tedavi sürecine karşı duyarlıdırlar.
  • İlaç yan etkilerine karşı duyarlı oldukları için ilaç yan etkisi ile belirtiler karışabilir, yavaş doz artırımı yapmak gerekir.

Bu hasta grubu sıklıkla sağlık kuruluşlarına başvuran, sağlık sistemini meşgul eden, gereksiz tetkikler nedeniyle komplikasyon riski ile karşılaşan ama en önemlisi zamanla damgalanan şanssız insanlardır ve sıklıkla yalancı çoban fenomenine maruz kalırlar. Hekim, bu damgalamanın riskini her zaman düşünmeli, “O zaten hasta değil” şeklinde yaklaşım ile gerçek hastalığı atlamamalıdır.

Kaynak:

  1. Hocaoğlu Ç. Farklı Bir Hipokondriyazis: Bir Vaka Sunumu, Journal of Mood Disorders 5 (1), 2015.
  2. Şendağ D. Fonksiyonel Somatik Semptomlar ve Hipokondriazis ,Türkiye Klinikleri Cilt 9 (2), 1989.
  3. Yıldırım EA. Hipokondriazis, Sağlık Bilimleri Fakültesi Hamidiye Tıp Fakültesi Öğrenci Notları, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları, 45-48, 2021.

0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

E-BÜLTEN

Yeni yüklenen slaytlardan ve güncel yazılardan haberdar olmak istiyorsanız e-posta adresiniz ile e-bültene kaydolabilirsiniz.